Rapunzel’in Çiçek Sevgisi

Youtube kanalımıza Abone Olur Musunuz

Bir varmış, bir yokmuş. Bir zamanlar, yüksek bir kulenin en tepesinde Rapunzel adında bir kız yaşarmış. Rapunzel’in saçları, güneş gibi parlayan altın sarısıymış, ama onun en güzel yanı yüreğinde taşıdığı sevgi ve merhametmiş. Uzun yıllardır bu kulede yaşadığı için etrafında başka kimse yokmuş. Ancak bu durum, Rapunzel’in canını hiç sıkmazmış, çünkü o, kendine çok özel dostlar edinmiş. Bu dostlar, kuledeki birbirinden güzel çiçeklermiş.

Her sabah, güneşin ilk ışıkları kuleye vurduğunda Rapunzel uyanır, büyük bir heyecanla çiçeklerinin yanına gidermiş. Onlara “Günaydın, sevgili dostlarım!” diyerek selam verirmiş. Çiçekler de Rapunzel’e yanıt verir gibi yapraklarını hafif hafif sallayıp ona gülümsermiş. Çiçeklerin arasında mavi papatyalar, pembe güller, narin menekşeler ve mis kokulu zambaklar varmış. Rapunzel her birine özel bir isim vermiş. Mavi papatyasına “Maviş”, pembe gülüne “Pembeşeker”, sarı menekşesine “Güneş” ve beyaz zambağına da “Beyaz Melek” dermiş. Her bir çiçek, onun için adeta bir aile üyesi gibiymiş.

Rapunzel’in en sevdiği şey, çiçeklerine özenle bakmakmış. Onlara her sabah nazikçe su verir, topraklarını havalandırır ve yapraklarını temizlermiş. Bir gün “Maviş”e su verirken çiçeklerin ona fısıldadığını duyar gibi olmuş. Maviş, yumuşak bir sesle, “Teşekkür ederiz, Rapunzel. Bizlere çok iyi bakıyorsun. Seninle olmaktan çok mutluyuz,” demiş. Rapunzel bu sesi duyunca gülümsemiş ve “Ben de sizinle olmaktan mutluyum. Siz olmasanız bu kuledeki yaşam çok yalnız olurdu,” demiş.

Her gün çiçekleriyle konuşur, onlara şarkılar söylermiş. Çiçekler de Rapunzel’in güzel sesine yapraklarını sallayarak eşlik edermiş. Onun bu sevgisi, çiçekleri her geçen gün daha da güzelleştirirmiş. Çiçekler de Rapunzel’e doğanın dilini öğretmeye başlamış. “Her çiçeğin kendine özgü bir sesi ve enerjisi var,” dermiş Pembeşeker. “Sen bizi sevgiyle suladığında, biz de sana minnet duygusuyla en güzel kokularımızı sunarız,” diyerek ona doğanın ince sırlarını fısıldarmış.

Bir gün Rapunzel, çiçekleriyle oyun oynamaya karar vermiş. Küçük dallardan minik taçlar yapıp çiçeklerin üzerine koymuş. “Bugün hepimiz çiçek kraliçesi ve krallarıyız!” demiş neşe içinde. Çiçekler, bu oyuna katılıp tüm kuleyi mis kokularıyla donatmış. Her bir yaprak, bu sevgi dolu oyunla daha canlı ve parlak hale gelmiş. Rapunzel, çiçeklerin her birine masallar anlatır, onlara en güzel hikayelerini sunarmış. Çiçekler de ona, sabır, merhamet ve sevginin gücünü öğretmiş. Beyaz Melek, bir gün ona şöyle demiş: “Sevgi ve dostluk her zaman hayatımızı güzelleştirir. Senin gibi bir dostumuz olduğu için çok şanslıyız.”

Günlerden bir gün, kuleye bir gökkuşağı yansıması düşmüş. Rapunzel bu güzel manzara karşısında büyülenmiş ve çiçeklerine dönüp demiş ki: “Bakın, gökyüzü bize ne kadar güzel renkler gönderdi. Tıpkı sizin gibi rengarenk ve canlı!” Çiçekler de ona yapraklarıyla selam vererek, “Bu renkler bizim dostluğumuzun simgesi olsun!” diye karşılık vermişler.

Her akşam güneş battığında, Rapunzel çiçeklerine hoş bir ninni söyler, onların üstünü örtüp tatlı uykulara dalmalarını sağlarmış. Bu sevgi dolu dostluk, Rapunzel’in içini her zaman umutla doldurmuş ve çiçeklerle geçen günleri ona mutluluğun en saf halini sunmuş.

Bir gün Rapunzel, çiçeklere sarılıp şöyle demiş: “Sevgili dostlarım, sizinle birlikte geçirdiğim her anı kalbimde saklayacağım. Bir gün bu kuleden çıkıp dünyayı keşfettiğimde, yanımda sizin sevginizi taşıyacağım.” Çiçekler de ona “Biz de senin kalbinde her zaman yanındayız, Rapunzel. Sevgi ve dostluk her yerdedir,” diye fısıldamışlar.

Ve böylece Rapunzel, çiçek dostlarının sevgisiyle büyümüş, her geçen gün doğayı ve yaşamı daha derin bir sevgiyle kucaklamış. Masal burada bitmiş, ama Rapunzel’in çiçek dostlarıyla olan arkadaşlığı kalbimize sevgi, merhamet ve doğa sevgisini hatırlatmış.


Bu masal, bizlere doğanın dilini dinlemeyi ve her canlıya sevgiyle yaklaşmayı öğretmiş. 🌼