Heidi ve Peter Pan’in Kaybolan Keçi Yavrusu Masalı

Youtube kanalımıza Abone Olur Musunuz

Bir sabah, İsviçre’nin yemyeşil dağlarının arasında, güneş henüz doğmuş ve dağ köyüne huzur dolu bir sessizlik hâkim olmuştu. Heidi, büyükbabasıyla birlikte yaşadığı dağ evinden dışarı adımını attığında, mis gibi çiçek kokuları ve hafif bir bahar rüzgarı ona eşlik ediyordu. Göz alabildiğine uzanan yeşil platolar, Heidi’nin her zaman huzur bulduğu yerdi. Keçileri otlatmak için sırtında sepetiyle yola çıktı.

Heidi’nin küçük dostları, yumuşacık beyaz keçiler, platoda keyifle otlarken Heidi onların yanından ayrılıp çiçek toplamaya başladı. Ancak bir süre sonra, keçilerin neşeli melemeleri arasında bir eksiklik hissetti. Küçük beyaz keçi yavrusu, Heidi’nin en sevdiği keçi, ortalıkta görünmüyordu.

Heidi’nin içini bir endişe kapladı. “Nereye kaybolmuş olabilir ki?” diye düşündü. Hemen keçi sürüsünü bir arada tutarak, platoda hızlıca dolaşmaya başladı. Adımlarını hızlandırdı, keçi yavrusunu her köşede aradı, fakat ondan hiçbir iz bulamadı. Yavrucak sanki bir anda buhar olup uçmuş gibiydi.

Tam bu sırada, gökyüzünden bir şeyin yaklaştığını fark etti. Parlak bir ışık, önce küçük bir bulut gibi görünüyordu, sonra Heidi daha dikkatli bakınca bunun Peter Pan olduğunu anladı! Heidi’nin yüzüne bir gülümseme yerleşti. Peter Pan, Heidi’nin yaşadığı bu huzur dolu dağlarda zaman zaman sihirli tozlarını serperek uçardı. O gün de yine Heidi’ye yardıma gelmişti.

Peter Pan hızla yere indi, gözlerindeki neşeyle, “Merhaba Heidi! Neler oluyor? Neden bu kadar endişelisin?” diye sordu. Heidi, derin bir nefes alarak Peter Pan’e durumu anlattı: “Küçük beyaz keçi yavrum kayboldu, her yerde aradım ama bulamıyorum,” dedi, gözleri hafifçe yaşarmıştı.

Peter Pan, her zamanki cesaretiyle, “Hiç merak etme, küçük dostum. Biz birlikte bu yavruyu buluruz! Seninle İsviçre’nin bu güzel platolarını keşfetmek çok eğlenceli olacak. Hadi, vakit kaybetmeyelim!” dedi.

İkili, yemyeşil çayırlarda aramaya koyuldular. Heidi’nin küçük adımları, Peter Pan’in havada süzülen zarif uçuşlarıyla birleşti. Ormanın derinliklerine doğru ilerlerken, kuşlar dallarda cıvıldıyor, aralarından geçen kelebekler onlara eşlik ediyordu. Heidi’nin gözleri her köşeyi dikkatle tarıyor, Peter Pan ise yüksekten etrafı gözlemliyordu. Fakat keçi yavrusu hâlâ ortalıkta yoktu.

Bir süre sonra, büyük bir meşe ağacının altına geldiler. Heidi yere eğildi ve çamurlu zeminde dikkatlice izlere baktı. “Bak Peter, burada keçi izleri var! Belki bu izler bizi yavruya götürür,” dedi heyecanla. Peter Pan ise gülümseyerek, “İzleri takip edelim, ama gözlerimizi dört açalım,” diye ekledi.

İzler onları platodan aşağıya, bir tepeye doğru götürdü. Tepenin diğer tarafında, kayaların arasında zarif bir dere akıyordu. Dere, kayaların arasından usulca akarken, güneş ışıkları suyun üzerinde dans ediyordu. Heidi ve Peter Pan, derenin kenarına vardıklarında küçük bir meleme sesi duydular. Heidi hemen sesi tanıdı. “İşte orada!” dedi sevinçle.

Küçük beyaz keçi yavrusu, derenin kenarındaki kayaların arasında mahsur kalmıştı. Derenin akıntısı çok hızlıydı ve yavru keçi korkudan oradan ayrılamıyordu. Heidi bir an ne yapacağını düşündü, ama Peter Pan hemen devreye girdi. Sihirli tozlarından bir avuç aldı ve birdenbire havaya yükseldi. Derenin üzerinden uçarak, yavru keçinin yanına hızla ulaştı.

Peter Pan, yavruyu nazikçe kucağına aldı ve güvenli bir şekilde derenin kenarına geri döndü. Heidi, gözleri yaşlarla dolmuş bir şekilde Peter’e yaklaştı. “Peter, seni bulduğum için çok şanslıyım! Yavruya zarar gelmemiş, çok korkmuştum,” dedi, minik keçiyi sevgiyle okşayarak.

Peter Pan gülümseyerek, “Arkadaşlar birbirine yardım eder, Heidi. Senin cesaretin ve sevginden dolayı bu yavruyu bulduk. Şimdi onu güvenle evine götürelim,” dedi. Heidi, keçi yavrusunu şefkatle kucaklayarak, Peter Pan ile birlikte geri döndü.

Dönüş yolunda ikili, İsviçre’nin muhteşem platolarında bir yandan uçuşan kuşları izlediler, bir yandan da dostluğun ve doğanın keyfini çıkardılar. Günün sonunda, Heidi ve Peter Pan, büyükbabasının dağ evine ulaştılar. Küçük keçi yavrusu da diğer sürünün yanına dönüp, keyifle melemeye başladı.

Heidi, büyükbabasına dönerek, “Biliyor musun dede, Peter Pan ve ben harika bir macera yaşadık. Keçi yavrusunu bulduk ve doğanın ne kadar muhteşem olduğunu bir kez daha gördük,” dedi.

Büyükbabası gülümseyerek, “Doğa, dostluk ve cesaret her zaman bizi doğru yola götürür, Heidi,” diye ekledi.

O günden sonra Heidi ve Peter Pan, İsviçre’nin yeşil platolarında birçok maceraya atıldılar. Ancak her zaman, hem doğaya hem de birbirlerine olan sevgilerini hiç kaybetmediler.