Bir Ev Kedisi Tarçın’ın Macerası ve Psikolojisi

Youtube kanalımıza Abone Olur Musunuz

Tarçın’ın Günlüğü: Bir Güneş Işığı Macerası

Sabahın erken saatlerinde, Tarçın gözlerini hafifçe araladı. Pencerenin arasından süzülen güneş ışığı kürkünü okşuyordu. Henüz gözlerini tam açmamıştı ki, burnuna taze mamanın kokusu geldi. “Bugün de miskinlik günü,” diye düşündü, patilerini gerinerek. Ancak o sırada içindeki başka bir ses ona, “Ya dışarıda neler oluyor acaba?” diye fısıldadı. Bu, Tarçın’ın içindeki asi ruhun sesiydi.

Kısa bir süre sonra mamasını yedikten ve su kabından bir yudum aldıktan sonra, Tarçın her zamanki yerini aldı: pencere kenarı. Dışarıda hareket eden insanlar, sokak kedileri ve arada bir geçen köpekler onu büyülüyordu. Her sabahki gibi, sokaktan geçen kalın siyah tüyleri olan bir sokak kedisi dikkatini çekti. O kedi, her zaman ne kadar özgür görünüyordu! Tarçın bir an ona özendi. “Acaba o kedi, hayatında hiç kapalı bir tuvalette çiş yapmak zorunda kalmış mıdır?” diye düşündü.

Tam o sırada, evin saçaklarına bir güvercin kondu. Tarçın’ın içindeki avcı ruhu birden harekete geçti. Tüyleri diken diken oldu, göz bebekleri büyüdü, patileri adeta avını yakalamaya hazır bir kaplan gibi gerildi. “Bugün bu kuşu yakalayabilirim,” diye düşündü ama hemen arkasından bir başka düşünce geldi: “Ama ya yakalayamazsam? Ya kuş pencereden uzaklaşır ve ben yine burada kalırsam?” Bu, Tarçın’ın içindeki belirsizlik korkusuydu.

Kuş bir süre tüylerini temizledi, sonra aniden kanat çırparak uçtu. Tarçın pencere camına küçük bir pençe darbesi attı ama sonuçsuzdu. Yine camın arkasında, yine çaresizdi. İçindeki bir taraf ona, “Kedisin sen! Bu kadar zayıf olamazsın,” diye bağırırken, diğer taraf onu sakinleştiriyordu: “Senin evin var, mama dolu bir tabağın var, sıcak bir yatağın var. O kuşların var mı?”

Tarçın, bu düşünceleriyle başa çıkmak için evin içinde biraz dolanmaya karar verdi. Bir süreliğine en sevdiği tırmalama tahtasına gidip birkaç darbe vurdu. Patilerinin yumuşak yastıkları tahtaya vurdukça bir tür rahatlama hissetti. “Belki de fazla düşünüyorum,” diye mırıldandı.

Ancak o gün Tarçın için bir sürpriz vardı. Evin penceresi açık kalmıştı! Belki de sahipleri bir anlık bir dalgınlık yapmıştı. Tarçın yavaşça pencereye yaklaştı, dışarıdan gelen temiz havayı kokladı. Kalbi hızla atmaya başladı, içindeki asi ruh ona “Şimdi ya da asla,” diyordu. Dışarı çıkmak, özgürlüğü hissetmek… İşte bu fırsattı!

Tarçın patisini dışarı attı. Serin toprak, tüylerinin arasından esen rüzgar, yüzüne çarpan taze hava… Birkaç adım attı ve aniden durdu. “Ya dışarı çıkarsam ve geri dönemezsem? Ya sokak kedileri bana iyi davranmazsa? Ya mama bulamazsam?” Bu düşüncelerle adeta yerinde dondu. Hemen arkasından bir güvercin Tarçın’ın önünden geçti, alaycı bir şekilde kanat çırparak uzaklaştı. İşte o an, Tarçın’ın içindeki korkular ve güvensizlikler bir kenara itildi. “Belki bir gün,” dedi içinden, “belki bir gün gerçekten dışarıya adım atarım.”

Tam o sırada, sahipleri Tarçın’ı fark etti ve pencereyi kapattı. Tarçın, içeriye dönüp yumuşak yataklarına doğru ağır adımlarla ilerlerken hem bir hayal kırıklığı hem de bir rahatlama hissetti. Belki de henüz hazır değildi. Ama pencerenin ardında gördüğü dünya, içindeki merakı her zaman canlı tutacaktı. Ve kim bilir, belki de bir gün gerçekten o pencerenin ötesindeki dünyaya adım atacak cesareti bulacaktı.

Gün batarken, Tarçın pencerenin yanına tekrar oturdu. Günün son ışıkları kürkünü altın gibi parlatırken, yavaşça mırıldandı: “Belki yarın…”


Bu hikayede Tarçın’ın hem içsel dünyasındaki kararsızlıklarını, hem de özgürlük arzusunu hissetmeye çalıştım. Onun bir kedi olarak yaşadığı o küçük ama derin psikolojik çatışmalar, aslında hepimizin zaman zaman yaşadığı şeyler değil mi? Tarçın’ın maceraları, kedilerin dünyasına farklı bir bakış açısı sunmaya devam edecek!