Tıpta Yapay Zeka Hakkında Bildiğinizi Sandığınız Her Şeyi Unutturacak 5 Gerçek

1. Giriş: Bilim Kurgudan Kliniğe Yapay Zeka

Tıpta yapay zeka denildiğinde gözünüzde ne canlanıyor? Belki otonom robot cerrahlar, belki de her şeyi bilen, yanılmaz teşhis makineleri… Bilim kurgunun bize sunduğu bu parlak imgeler, aslında bugün kliniklerimizde yaşanan dönüşümün sadece küçük bir parçası. Gerçeklik, çok daha karmaşık, daha şaşırtıcı ve dürüst olmak gerekirse, çok daha etkileyici. Sağlık hizmetleri, teşhisin doğruluğundan hasta bakımının kalitesine, verimlilikten tedavi yöntemlerine kadar her alanda sessiz ama derinden bir devrim yaşıyor. Bu devrim, spot ışıklarının altında değil, veri setlerinin, algoritmaların ve klinik iş akışlarının karmaşık dünyasında gerçekleşiyor. Bu yazı, tıptaki yapay zeka dönüşümünün en beklenmedik, en ezber bozan gerçeklerini masaya yatırırken, aslında tıbbın doğasının nasıl kökten değiştiğini ve geleceğin hekimliğinin neye benzeyeceğini gözler önüne seriyor.

2. Şaşırtıcı Gerçekler: Tıpta Yapay Zekanın Bilinmeyen Yüzü

Aşağıda, tıpta yapay zekanın çoğu zaman gözden kaçan ancak geleceği şekillendiren beş şaşırtıcı yönünü bulacaksınız.

2.1. Sadece Radyologlar Değil, Psikiyatristler Dahil Her Tıbbi Uzmanlık Alanı Yapay Zekanın Radarında

Yapay zekanın tıptaki rolü genellikle radyoloji gibi görüntülemeye dayalı alanlarla sınırlandırılır. Bu yaygın bir yanılgıdır. Gerçek şu ki, tıbbın kendisi, doktorların kabul etmeye pek yanaşmadığı kadar algoritmik bir yapıya sahiptir. Ve bir işin içinde, yılların eğitimi ve tecrübesinin altına gizlenmiş olsa bile bir algoritma varsa, yapay zeka o işin peşindedir.

İç hastalıkları, aile hekimliği, kardiyoloji ve hatta cerrahi… Tüm bu alanlar, bir dizi semptomu, testi ve bulguyu alıp bir sonuca varmak için örüntü tanıma ve kural takibine dayanır. Yapay zeka, bu süreçleri insanüstü bir tutarlılık ve hızla modelleyebilir.

Belki de en şaşırtıcı örnek psikiyatridir. İnsanlar arasındaki derin bağın ve empatinin merkezi olarak görülen bu alanda bile yapay zekanın yeri var. Yapılan çalışmalar, yapay zekanın sınırsız zamanı olduğu ve tükenmişlik sendromu yaşamadığı için, bazı etkileşimlerde hastalar tarafından insan doktorlardan daha empatik algılanabildiğini gösteriyor. Bu, yapay zekanın her uzmanlık alanı için ne kadar dönüştürücü olabileceğinin en çarpıcı kanıtlarından biridir.

Tıp, doktorların kabul etmeye yanaştığından çok daha algoritmiktir. Ve işinizin, yılların eğitimi ve inceliği altına gömülü bile olsa bir algoritması varsa, yapay zeka onun peşindedir. Bu, her uzmanlık alanının masada olduğu anlamına gelir.

2.2. Yapay Zekanın Asıl Süper Gücü: Tıbbı Reaktif Olmaktan Çıkarıp Proaktif Hale Getirmesi

Yapay zekanın tıptaki en büyük devrimi, mevcut hastalıkları daha iyi tedavi etmesi değil, hastalıkları daha hiç ortaya çıkmadan tahmin etmesidir. Yüzyıllardır süregelen “hastalık sonrası tedavi” modelinden, “hastalık öncesi önlem” modeline geçişin motoru yapay zekadır.

Acil servis doktoru Harvey Castro, babasının ani bir kalp kriziyle hayatını kaybetmesi ile annesinin tiroid kanserinin bir ultrason taramasıyla erken teşhis edilmesi arasındaki farkı anlatırken, tıpta “zamanın” ne kadar kritik olduğunu vurgular. Babasının hiç şansı olmamıştı, ancak annesi için erken teşhis hayatını kurtarmıştı. Yapay zeka, bize tam da bu “zamanı” hediye ediyor.

Bugün akıllı saatler, atriyal fibrilasyon gibi ciddi ritim bozukluklarını yıllar öncesinden tespit ederek felç riskini önleyebiliyor. Yakın zamanda yapılan çığır açıcı bir araştırma, yapay zekanın, Birleşik Krallık’ta 2006-2010 yılları arasında toplanan kan örneklerindeki protein modellerini analiz ederek demansı on yıl öncesinden tahmin edebildiğini ortaya koydu. Bu, Alzheimer gibi hastalıkların tedavisi için muazzam bir gelişmedir, çünkü birçok yeni tedavi ancak hastalık çok erken bir evrede tespit edildiğinde etkili olabilmektedir. Yapay zeka, hastalıkların kapımızı çalmasını beklemek yerine, onları yoldayken durdurmamızı sağlıyor. Ancak hastalıkları bu denli erken tahmin etme vizyonunu hayata geçirmek, sanılanın aksine sadece daha akıllı algoritmalar yazmaktan geçmiyor.

2.3. Tıbbi Yapay Zekanın En Zor Kısmı Kod Değil, Veri ve İş Akışının Karmaşık Gerçekliği

Bir yapay zeka modeli geliştirmenin en zor kısmının karmaşık algoritmalar yazmak olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak Stanford Health Care’den Nigam Shah’a göre, bir model yazmak işin kolay kısmı. Asıl zorluk ve işin yaklaşık %80’ini oluşturan kısım, modelin ürettiği bilginin mevcut klinik iş akışlarına entegre edilmesi bilimidir.

Sağlık verileri doğası gereği “deliklidir.” Hiçbir hastanın kesintisiz 5 yıllık bir EKG kaydı ya da belirli bir anda ölçülmüş tüm laboratuvar değerleri yoktur. Verilerimiz eksik, düzensiz ve farklı sistemlere dağılmış durumdadır. Yapay zeka, bu karmaşık ve kusurlu verilerle çalışmak zorundadır.

Dahası, dünyanın en doğru tahmin modelini yapsanız bile, eğer o modelin uyarısına yanıt verecek “insan kapasitesi” ve “organizasyonel politika” yoksa o model değersizdir. Örneğin, bir algoritma hastanın sepsis riskinin yüksek olduğunu tespit ettiğinde, o uyarıyı alıp hastaya müdahale edecek bir hemşire, bir doktor ve işleyen bir protokol yoksa, alarm çalmaktan öteye gidemez. Bu yüzden tıbbi yapay zekadaki asıl başarı, sadece akıllı bir algoritma yazmak değil, o algoritmanın içgörüsünü hayat kurtaran bir eyleme dönüştürebilecek bütüncül bir sistem tasarlamaktır.

2.4. Yapay Zeka Aslında Tükenmiş Bir Doktordan Daha Empatik Olabilir

Bu, ilk bakışta inanması güç, hatta kışkırtıcı bir iddia gibi görünebilir. Bir makine, insani empatinin yerini nasıl tutabilir? Ancak kanıtlar, belirli senaryolarda bunun mümkün olabileceğini gösteriyor. Yapay zekanın sınırsız zamanı vardır, yorulmaz ve tükenmişlik sendromu yaşamaz. Uzun bir nöbetin sonunda yüzlerce hastaya bakmış bir doktorun sabrı ve enerjisi doğal olarak azalırken, yapay zeka her hastaya aynı dikkat ve özenle yaklaşabilir.

Bir kullanıcının, anksiyetesiyle yüzleşmek için ChatGPT’yi kullandığı ve ondan kendi anksiyetesi gibi davranmasını istediği bir örnek, bu dinamiği gözler önüne seriyor. Bu etkileşim sonucunda kullanıcı, bir makineyle yaptığı bu rol yapma egzersizini şaşırtıcı derecede “iyileştirici” bulduğunu belirtiyor. Bu, yapay zekanın bir terapistin yerini alacağı anlamına gelmiyor. Ancak bize empatinin kaynakları ve hasta-doktor ilişkisinin doğası hakkında önemli sorular sorduruyor. Belki de empati, sadece paylaşılan bir insanlık durumundan değil, aynı zamanda yargılanmadan, aceleye getirilmeden ve tam bir dikkatle dinlenilmekten de besleniyordur.

2.5. Yapay Zeka Sihirli Bir Değnek Değil: İnsan Önyargılarını Aynen Devralabilir, Hatta Büyütebilir

Dahası, 2.3. bölümde bahsi geçen ‘delikli’ ve kusurlu veriler, sadece teknik bir zorluk değil, aynı zamanda tehlikeli bir etik sorunu da beraberinde getiriyor: insan önyargıları. Teknolojinin doğası gereği tarafsız olduğu varsayımı, yapay zeka söz konusu olduğunda tehlikeli bir yanılgıdır. Algoritmalar, eğitildikleri verilerdeki mevcut önyargıları ve toplumsal eşitsizlikleri farkında olmadan öğrenir, kopyalar ve hatta sistematik hale getirerek büyütürler.

Bunun en çarpıcı örneklerinden biri, ABD’de kullanılan ve sağlık ihtiyacını tahmin etmek için sağlık harcamalarını bir gösterge olarak alan bir algoritmadır. Sistem, tarihsel olarak sağlık hizmetlerine daha az erişebilen ve dolayısıyla daha az harcama yapan siyahi hastaların, daha az hasta olduğu gibi yanlış bir sonuca varmış ve onlara daha az bakım önermiştir. Algoritma, toplumsal bir eşitsizliği alıp onu tıbbi bir gerçekmiş gibi sunmuştur.

Bir başka tehlikeli örnek ise, zatürreden ölme riski taşıyan hastaları tahmin etmek için geliştirilen bir modelde yaşandı. Model, astım hastalarına daha düşük bir ölüm riski atadı. Neden mi? Çünkü gerçek hayatta astım hastaları zatürre belirtileri gösterdiğinde doktorlar tarafından çok daha hızlı ve agresif bir şekilde tedavi altına alınır. Algoritma, astımın koruyucu bir faktör olduğu gibi tehlikeli bir “korelasyon” öğrendi, altta yatan “nedenselliği” (yani, öncelikli tedavi görmeleri) anlayamadı. Bu örnekler, yapay zekanın geliştirilmesi ve uygulanmasında adalet, eşitlik ve dikkatli bir insan denetiminin neden hayati önem taşıdığını bize acı bir şekilde hatırlatıyor.

3. Sonuç: Yeni Bir Tıbbi Çağın Eşiğinde

Yapay zekanın tıbbı dönüştürme potansiyeli muazzam, ancak bu yolculuk ne düz bir çizgi ne de basit bir denklem. Bu teknoloji, tıbbı bireysel insan bilgisi ve hafızasına dayalı bir pratikten; hesaplamalı sistemlere, proaktif tahminlere ve artırılmış insan-makine işbirliğine dayalı bir paradigmaya taşıyor. Bu, hem inanılmaz fırsatlar sunuyor hem de dikkatle yönetilmesi gereken ciddi zorluklar barındırıyor.

Okuyucuyu rahatlatacak bir gerçek var: Yapay zeka, insan doktorun yerini almak için gelmiyor. Aksine, onların en değerli varlığını, yani “zamanı” geri hediye etmek için geliyor. Yapay zeka, rutin işleri, veri analizini ve ön taramaları üstlenerek doktorların işin en insani kısmına odaklanmasını sağlayabilir: hastalarıyla konuşmak, onları anlamak, karmaşık ve belirsiz durumlarda tecrübelerini konuşturmak. Gelecekte doktorun rolü, bir bilgi deposu olmaktan çıkıp, yapay zekanın sağladığı devasa bilgiyi bilgelik, etik ve şefkatle harmanlayan bir insan-makine işbirliği orkestratörüne dönüşecek.

Yazıyı son bir soruyla bitirelim: Peki, bir algoritma hayatınızı kurtaracak bir teşhisi bir insandan daha önce koyabiliyorsa, o algoritmanın ‘nasıl’ düşündüğünü anlamamız gerçekten ne kadar önemli?

author avatar
Maslim Masaldünyası