Güzeller güzeli Külkedisi ve çirkin ve kötü üvey kızkardeşleri

Bir zamanlar, ülkenin birinde güzeller güzeli bir kız varmış. Annesi ölünce babası yeniden evlenmiş. Üvey annesi de, ilk evliliğinden olan iki kızıyla birlikte gelip eve yerleşmiş. Üvey anne ve bu iki üvey kız kardeş, yeni kız kardeşlerinden hiç hoşlanmamış. Odasında ne var ne yoksa tavan arasına fırlatıp atmışlar. Ona bir kardeş gibi davranmak şöyle dursun, bütün ev işlerini üzerine yıkmışlar. Ev işlerini sürekli ona yaptırdıkları gibi, işler bittikten sonra bile, kızın onlarla oturmasına izin vermiyorlarmış. Akşamları, mutfakta sönmekte olan ocağın önünde gidip kedisi kucağında duruyormuş tek başına, ellerini küllere doğru tutup ısınmaya çalışıyormuş. Bu yüzden üvey kız kardeşleri ona “Külkedisi” adını takmışlar.

Bir gün, ülkenin kralı, bütün genç kızların katılmak zorunda olduğu bir balo için bir ferman yayınlamış. Prensle tanışacakları için iki üvey kız kardeş heyecanla hazırlanmış ve külkedisi de onlara isteksizce yardım etmiş. Ama Külkedisi, üzerine güzel elbiseleri olmadığı için katılamayacakmış. Zaten üvey anne ve üvey kız kardeşler de istemiyorlarmış külkedisinin baloya katılmasını. Herkes Prens’in evlenmek istediğini biliyormuş. “Bakarsın ikimizden birini seçer, belli mi olur?” diye düşünmüş üvey kardeşler. İki kız kardeş de kendilerini mümkün olduğunca güzelleştirmek için her şeyi yapmışlar. Fakat maalesef bu biraz zormuş, çünkü Külkedisinin aksine, bayağı çirkinmiş her ikisi de! Balo akşamı, üvey kardeşleri gittikten sonra, Külkedisi mutfakta oturmuş ve için için ağlamaya başlamış. “Neyin var, neden ağlıyorsun Külkedisi?” diye sormuş ocaktan çıkan bir peri sesi. “Ben de baloya gitmek istiyordum,” demiş hıçkırarak Külkedisi. “Gideceksin öyleyse,” demiş peri.

“Ben senin peri annenim,” demiş kadın. “Şimdi kaybedecek zamanımız yok! Bana bir bal kabağı getir hemen!” Külkedisi, bir bal kabağı getirmiş bahçeden. Peri annesi, sihirli değneğiyle dokununca, bal kabağı birdenbire altından bir fayton oluvermiş. “Şimdi de altı fare…” Külkedisi altı fare bulup getirmiş, peri annesi onları hemen ata dönüştürmüş. “Bir de sıçan…” Onu da arabacı yapmış. Külkedisi.“ Ve altı kertenkele…” Onları da faytonun arkasında koşacak altı uşağa çevirivermiş. Nihayet Külkedisine gelmiş sıra. Peri değneğiyle bir dokununca Külkedisinin yırtık, pırtık giysileri nefesleri kesecek harika bir elbiseye dönmüşmüş. Ayaklarında bir çift camdan ayakkabı pırıl pırıl parlıyormuş.

Bir şey var yalnız,” demiş Peri. “Gece yarısına kadar eve dönmelisin. Saat on ikide elbisen tekrar eski giysilerine, faytonun bal kabağına, atların fareye dönüşecek. Prens’in bunu görmesini istemezsin herhalde? Şimdi git, dilediğince eğlen.”

O gece Külkedisi balonun yıldızı olmuş. Baloya katılan hanımlar ve iki üvey kız kardeşi, onun elbisesini çok beğenmişler. Terzisinin adını öğrenmek için ona yalvarmışlar. Beyefendilerin hepsi onunla dans etmek için birbirleriyle yarışmışlar. Prens ise görür görmez ona aşık olmuş! Ve o andan sonra hiç kimseye bu kızla dans etmek için izin verilmemiş.

Saatler, saatleri, dakikalar dakikaları kovalamış ve Külkedisi saat tam on ikiyi vuracağı sırada evde olması gerektiğini hatırlamış. Ve hızlıca saraydan dışarı çıkmış. “Gitme!” diye seslenmiş Prens arkasından, ama Külkedisi bir an bile durmadan koşup oradan uzaklaşmış. Sokağa çaktığında elbisesi tekrar eski elbiselerine dönüşmüş. Geriye, kala kala camdan ayakkabıların bir teki kalmış. Diğer tekini nerede kaybettiğini bilmiyormuş.

O gece, Külkedisi uyuyana kadar ağlamış. Hayatının bir daha, asla o geceki kadar harika olamayacağını düşünüyormuş. Ama bu doğru değilmiş. Ayakkabının diğer tekini, sarayın merdivenlerinde bulmuşlar. Ertesi sabah Prens ev ev dolaşıp, ayakkabıyı tek tek bütün genç kızlara denetmiş. “Bu ayakkabının dün gece karşılaştığım güzel sahibini bulamazsam yaşayamam,” demiş. Derken Külkedisinin evine gelmiş. Üvey kardeşleri ayakkabıyı denemişler, olmamış. Ayaklarına girmemiş bile.

Prens, çok üzgünmüş, çünkü uğramadığı sadece birkaç ev kalmıştı. Tam oradan ayrılacakken evin hizmetçisi dikkatini çekmiş. “Hanımefendi,” demiş Prens Külkedisine, “bir de siz deneseniz?” “O mu deneyecek? Ne münasebet!” diye haykırmış üvey kız kardeşler. Fakat Prens ısrar etmiş. Külkedisinin ne kadar güzel bir kız olduğu gözünden kaçmamış. Tabii ayakkabı Külkedisi’nin ayağına tam oturmuş. Prens diz çöküp Külkedisine evlenme teklif ederken, iki üvey kardeşler ve üvey anne de öfke ve kıskançlıkla olanları seyretmek kalmış. Külkedisi Prens’in teklifini tabii ki kabul etmiş. Ve ikisi de evlenerek mutlu olmuş.

Değerli dostlar,

Sizlere daha kaliteli içerikler sunabilmemiz için lütfen Youtube kanallarımıza Abone Omayı ve Masalımızı beğenmeyi unutmayın